2010 KISA FİLM YAZILAR - HABERLER

İçeriğe git

Ana menü:

2010 KISA FİLM YAZILAR

YAZILAR

İFSAK SİNEMASINDA 24 KARE
Bugün 3 Aralık 2010. Aşağıdaki yazıyı kaleme alalı yaklaşık 11 yıl olmuş.
IFSAK’ın “50. Yıl Kitabı”nda bu yazıya yer verileceğini öğrenince bir ek yapmak istedim.

Bugün 20 Ekim 1999
İki ay sonra herkesin heyecanla beklediği 2000 yılına gireceğiz.
Yakın tarihte yaşanan Marmara depreminin soğukluğu hala üstümüzde.
Geçmişe ilişkin düzenli notlar tutmadığım için anılar beni hızla terk ediyorlar. Birçok olayı, ismi kolayca anımsayamıyorum. Belleğim, günlük kargaşa ve koşuşturmanın yorgunluğu içinde, geri dönmeme konusunda direniyor.
Fransa’da sinema eğitimimi tamamlamış ve 3 yıl aradan sonra İstanbul’a dönerek çalışmaya başlamıştım.  İbrahim Akyürek’in aracılığı ile İFSAK la tanıştım. Sanırım 1977 yılıydı. İFSAK adının içinde “sinema” sözcüğünün bulunmasına karşın o yıllarda bu konuda hiç bir etkinlik yapılmıyordu. Daha öncesini bilemiyorum. Kayıtlara geçmiş bir saptama yok. Anımsadığım kadarıyla İbrahim Akyürek, Sedef Er, Nejat Demirel, Emin Kurşun, İlhan Uçku ve Ahmet Güven’ den oluşan bir ekiple çalışmaya başladık. Bu isimlere daha sonra, Yusuf Fakıoğlu, Erdem Gökgücü İbrahim Sarı ve Gökhan Sanlav da katıldı.
Ülkemizde, 20 Ocak 1963 yılında, İstanbul’da “Robert Kolej Sinema Kulübü” kurulmuş ve amatör sinemada bir hareketlilik baş göstermişti. 1967-1970 yılları arasında dört kez gerçekleştirilecek olan “Hisar Kısa Film Yarışması” da bu alana olan ilgiyi arttırmıştı. Neki bu girişimler fazla soluklu olmamış ve kesintiye uğramıştı. Böyle bir ortamda “İFSAK Sinema Birimi” olarak kolları sıvadık ve çalışmaya başladık.
Tam 22 yıl önce “1. İFSAK Kısa Film Yarışması”nın şartnamesini hazırlayarak, ulaşabildiğimiz yerlere dağıttık. Ne arayan var, ne soran. Bunun üzerine doğrudan bizler tanıdıklarımızı arayarak yarışmaya katılmalarını istedik. O günlerde daha video kameralar yok. 8mm film kameralarıyla çekim yapılıyor ve büyük bir kısmı sessiz. Çok az film bulabildik ve hemen hemen hepsine ödül verdik. Haftanın belirli günlerinde de bu filmleri gösteriyoruz ama filmler çok küçük ve çok ekli olduğu için habire kopuyor. Asetonla tekrar yapıştırıyoruz ama nerdeyse her gösteriden sonra film biraz daha kısalıyor. Yerine koyabileceğiniz bir şey de yok, çünkü bunlar doğrudan pozitif çekilmiş olan tek kopya. İFSAK sinema birimine gelip giden üyelerin bir kısmı film çekmeye başlıyor ama dişe dokunur çalışmalardan söz etmek olası değil.
Sanırım 1987 yıllarında, “Temel Sinema Kurslarını” başlatıyoruz. İlgi çok fazla. Türk Sineması’nda adını duyurmuş, Atıf Yılmaz, Atilla Dorsay, Hüseyin Özşahin, Rekin Teksoy, Vedat Türkali gibi isimler ders veriyor. Bu kursları sürdürüyoruz ama İFSAK’ da, kendini sadece fotoğraf kimliği ile özdeşleştirmiş isimler, bu hareketlilikten pek de mutlu gözükmüyor. Genel kurullarda hep fotoğraf öne çıkarılıyor. Yönetim kurullarına, sinemayla ilgili sadece bir kişinin girmesine izin veriliyor. Listeler ona göre yapılıyor. “Sinemacılar-Fotoğrafçılar” yapay ikilemi sıcak tutulmaya çalışılıyor. Sinema birimini çalıştırmak zaten kolay değil. Fotoğraf gibi bağımsız çalışamıyorsunuz. Hep ekip çalışması ve ciddi bir altyapı gerekiyor. Üyelerin hepsi ya değişik işlerde çalışıyor, ya da öğrenci. Boş zamanları birbirine uymuyor. Zaten topu topu hepimiz 6-7 kişiyiz. 1988 yılında Fransız Kültür Merkezi ile beraber “Uluslararası Kısa Film Festivali”ni başlatıyoruz. İFSAK’ da iki yılda bir yönetim kurullarının değişmesi bile, “sinemacılar” diye adlandırılan gruba sahip çıkılmasını beraberinde getiremiyor. İlişkiler giderek soğuyor ve “sinemacılar dışarı !” seslerinin yükselmesiyle birlikte, geri dönülmesi zor bir kopuş gerçekleşiyor.
Her şeye karşın, “Kısa Film Yarışması”nı ve “Uluslararası Kısa Film Günlerini”,İFSAK’a en ufak bir maddi yük getirmeden sürdürüyoruz. Çünkü istiyoruz ki ülkemizde artık bazı şeyler süreklilik kazansın. Saman alevi gibi sönmesin. “Türk gibi başla….” sözü geçerliliğini yitirsin. Son yıllarda İFSAK yönetiminde görev alan genç insanların amatör sinemaya olumlu yaklaşımları, içten destekleri ve emeğe saygıları, çabalarımızın pek de boşa gitmediğini gösteriyor.
1921 yılında, Şadi Fikret Karagöz’ün, Şarlo’nun filmlerini anımsatan 20 şer dakikalık kurmaca kısa filmleriyle başlayan geleneğimiz, bugün geldiği noktada İFSAK’a çok şey borçludur. Yeşim Ustaoğlu, Uğur İçpak, Nuri Bilge Ceylan, Oğuzhan Tarcan, Muammer Özer, Mustafa Altıoklar, Reis Çelik, Dilek Gökçin gibi birçok isim amatör sinema süzgecinden geçerek bugünlere gelmiştir. Hepsinin yüreğinin bir köşesinde İFSAK’ olan sevgi ve saygı vardır.
Sinema alanında, aradan tam 22 yıl geçmiş olmasına karşın, İFSAK imzalı hiç bir etkinliğin en ufak bir olumsuz eleştiriye ve tartışmaya yol aşmamasından büyük onur duyuyoruz. Ülkemiz kısa metraj film alanı için İFSAK adı artık ayrılmaz bir parçadır. Bu gün yarışmamıza onlarca film başvuruyor, parasal ödül vermememize karşın, İFSAK ödülleri bir prestij olarak algılanıyor ve önemseniyor. Bugüne dek “İFSAK Kısa Film Yarışması”na 1000 e yakın film başvurdu. Bunların yaklaşık 120 tanesine ödül verdik. Genç sinemacıları yüreklendirdik. Ülkemizdeki amatör sinemanın motor gücü olduk, kilometre taşlarını oluşturduk.  “Uluslararası Kısa Film Günlerine” katılan yabancı ülke sayısı da giderek artıyor. Filmleri yaklaşık yedi bin kişi ücretsiz olarak izliyor.
Her yıl düzenli olarak verdiğimiz “İFSAK Sinema Ödülleri”nin amacı ise, sinemaya, özellikle de genç sinemacılara içten, sürekli ve alçak gönüllük sınırları içinde katkıda bulunmuş, medyatik olmayan kişi ve kurumlara, toplumun dikkatini çekmek, onlara sevgi ve saygımızı sunmaktır. Bu güne dek ödül verilen isimlere bakıldığında, ne denli doğru seçimler yapıldığı da kolaylıkla görülmektedir.
Sinema dünyasında, kısa metrajın sıcaklığını, dostluğunu, içtenliğini uzun metrajın ekonomik koşullara sıkıca bağlı ortamında yakalayabilmek oldukça güç.
Kısa metraj film olgusu, dünyanın tüm ülkelerinde önemini koruyor. Çünkü kısa metraj, deneysel sinemanın, çarpıcı öykülerin, görsel belgelerin, amatör yaklaşımın yaratım ortamını oluşturuyor. Yaşama değişik bir açıdan bakabilme zenginliğini yaratıyor. Büyük bütçeler gerektirmeden, hem ulusal hem de uluslararası boyutta sinemasal yaşamdan, özellikle gençlerin pay alabilmesini sağlıyor.
Şunu unutmamak gerekir ki, amatör sinemacı, acemi sinemacı demek değildir. Kuşkusuz içinde acemileri de olacaktır. Neki onların da, kısa zamanda kendilerini yetiştirmemeleri için bir neden yoktur. Asıl önemli olan,  örgütleri güçlenmemiş ve genç sinemacıları varolmayan ülkelerin, gerçek sinema dünyasına da sahip olamamalarıdır. Tek çıkış yolu, ciddi kültür politikalarının oluşturulması ve gençlerin önündeki engellerin kaldırılmasıdır.
İnanıyoruz ki İFSAK, geride bıraktığı 40 yıl boyunca, bu sorumluluğunu ciddi olarak yerine getirmiş ve sivil toplum örgütleri arasındaki saygın yerini çoktan almıştır.

Ek:
IFSAK adı 2007 yılından bu yana “İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali” programında yer almıyor.
Kısaca bunun nedenine değinmek istiyorum.
“İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali” ni 22 yıl önce IFSAK üyesi birkaç gönüllü insan olarak gerçekleştirmeye başladık. Bir süre sonra yeni seçilen IFSAK yönetim kurulu, bu etkinliği sürdürmeme düşüncesini gündeme getirmeye başladı. Bunun üzerine, Fransız Kültür Merkezinin o zamanki kültür bölümü sorumlusu Bay Emile Mantica, Hollanda Konsolosluğunda görevli Bayan Semra Ulusoy, İngiliz Kültür Merkezi’nden Bayan Leyla Tonguç, Goethe Enstitüsünden Bayan Semra Aktaş Bacakcı ile birlikte, bu etkinliği bağımsız bir tertip komitesi ile yaşatmaya karar verdik. Birkaç yıl sonra IFSAK yönetim kurulu tekrar değişti ve yeni yöneticiler bu etkinliğe dönmek istedi. Benim dışımdaki “İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali” tertip komitesi üyeleri bu talebe sıcak bakmadılar. Birkaç yıl sonra IFSAK yönetim kurulunun tekrar değişeceğini ve yine aksine bir kararın çıkabileceği endişesini dile getirdiler. Israrlarım üzerine ortak bir nokta bulduk. 1979 yılından beri sorumluluğunu üstlendiğim ve aralıksız sürdürülen “IFSAK Ulusal Kısa Film Yarışması”nda ön elemeyi geçen filmleri, IFSAK amblemi altında “İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali” programında göstermeyi kararlaştırdık. Yani ben İFSAK üyesi olarak bir taraftan “IFSAK Ulusal Kısa Film Yarışmasını” düzenliyor, bir taraftan da dernekten bağımsız kişiliğimle “İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali” tertip komitesinde yer alıyordum.
Festival program ve katalogunda, IFSAK adını o kadar öne çıkarıyordum ki, ödül törenini festival bünyesinde yapmamız, plaketleri festival olarak hazırlıyor olmamız nedeniyle, bu etkinlik yanlış olarak “IFSAK Kısa Film Festivali” adıyla tanınır hale geliyordu. Bu durumdan her hangi bir rahatsızlık duymuyor, aksine, üyesi olduğum IFSAK adına saygınlık kazandıran bir etkinlikte pay sahibi olmaktan mutluluk duyuyordum.
Bu durum 2006 tarihine gelinceye kadar uzun süre böyle devan etti.
Son yıllarda, Türkiye’de gerçekleştirilen kısa film yarışmaları çok yüksek bir sayıya ulaşmış ve kısa filmler değişik yerlerde gösterilir olmuştu. Biz IFSAK olarak yarışmayı her yılın Aralık ayında sonlandırıyor, filmleri de bir yıl sonrasının Nisan ayında gösteriyorduk. Bu tarih çizelgesi sorun yaratmaya başlamıştı. Çünkü kısa filmler birçok festivalde gösterildikten ve eskidikten sonra programımıza alınabilir olmuştu. Diğer taraftan “İstanbul Film Festivali” de film gösterim süresini bir haftadan, on beş güne çıkarmış, bizim festivali Mart ayına itmişti. Mart ayında hava koşulları nedeniyle hem yabancı konukları ağırlamak sorun oluyor, hem de mali ayın başlangıcı olduğu için parasal destek bulma konusunda büyük sıkıntılar yaşanıyordu.
IFSAK yönetim kurulundaki arkadaşlarla 2-3 toplantı yaparak, “İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali” tertip komitesinin bu saptamasını kendilerine ilettim. “IFSAK Ulusal Kısa Film Yarışması” başvurularını Haziran ayında sonlandırırsak o yılın hiçbir yerde gösterilmemiş kısa filmlerini daha kolaylıkla programa alabileceğimizi, festivali tarihini de Kasım ayına taşıyarak yaşanan olumsuzlukları aşabileceğimi anlattım. Bu söylenenlerin bir belge ile saptanması amacıyla da 15.09.2006 tarihinde durumu yönetim kuruluna yazılı olarak bildirdim. Arşive 104 nolu evrak olarak kaydedildi.
Bu yazıma 06.10.2006 tarihinde, 379 sayılı, yönetim kurulu başkanı Şahin Dirican imzalı bir yazıyla yanıt verildi. Özetle isteklerimin uygun olmadığı anlatılıyor ve IFSAK’ın kendi yoluna “İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali”nden ayrı olarak devam edeceği belirtiliyordu.
Böylelikle, tamamen IFSAK yönetim kurulunun kararı ile ve benim çok üzüntü ile karşılamama rağmen, bu beraberlik noktalandı.
Bu bilgileri, IFSAK tarihine kayıt düşmenin önemli olduğunu düşündüğüm ve sonradan yapılabilecek yanlış değerlendirmeleri önleyebilmek için not olarak eklemek istedim.
Hilmi Etikan

 
İçeriğe dön | Ana menüye dön